6 Haziran 2011 Pazartesi

Kaybolmak hiç bu kadar keyifli olmamıştı efenim:)

Freilassing'de bir çeşme:)))

      Bu aralar Salzburg'la aramızı iyi tutmaya çalışmak için ekstra emek harcamama gerek kalmıyor,sağ olsun kendileri hayatıma renk katmak adına böyle küçük sürprizler sunuyor! Geçen hafta pazar sabahı için arkadaşlarla (ama biri ekti!!)bisiklet turu yapmaya karar vermiştik, hedef Almanya sınırını aşıp Freilassing'e gitmekti. Sabah 07.30 sularında henüz insanlar rüya alemlerinde tur atarken ben buluşma noktasına doğru yola koyuldum. Yolculuğumuz Itzling West'den başladı. Orman yolunu takip etmek ilk önce ürkütücü geliyor ama yola çıktığımda bunun ne kadar mantıksız bir endişe olduğunu farkettim,malum bütün millet ya ormanda koşu yapıyor ya da bizim gibi bisiklet turu (millet meğer ormana kaçmış,ne uyuması) Aile boyu tur yapanları seyretmek ayrı bir keyif. Minicik kız/erkek çocukları başlarında kasketleri henüz gelişmemiş eklemlerine ve yön kavramlarına rağmen büyük gayretlerle annelerini ve babalarını takip ediyorlardı. Bu sahneyi TR'de görmek çok zor,malum türk annelerinin over-protective olmas türk babalarınsa extra-patriarch olmasından  kaynaklanan hiç var olmamış ve olması düşük ihtimal olan bir tablodan bahsediyorum(Babamla bir kere yapmıştık bir bisiklet turu, hala hatırlarım o günü,babayla ilişkinin soğuk sulardan sıcak sulara transfer olduğu anlar hiç unutulmuyor, hele de bir Türk kadınıysanız) Biz türk milletinin çocuklara bir birey değil de hep ama hep bir yarı-insan gibi bakması, "büyüklere saygı, küçüklere sevgi" gibi batıl inançlarla bezenen hayatımız, sonuç: özgüveni sıfırın altında izleyen kocaman bir grup gençlik. Ordan duyuyorum, "Aman sende, ee bak Avrupa toplumu çöküyor,yozlaşma kol geziyor...aşırı güven mi ne me lazım" felan filan. Sanki aynı yozlaşmayı biz yaşamıyoruz, yine soruyor bizimki, "ee ama işte Mcdonaldizing of young generation..bıdı bıdı..ee bunlara ne diyorsun?" hep ithal konseptler/düşünceler suçlu,yoksa biz ak pak sütümsü bir toplumuz caaaaanım! Dayımın saçma sapan ama bir o kadar komikimsi tavrı şu olurdu böyle lafı uzatanlara, "Kes gırgırı, Ye bulguru"??!!(Peki zırvalayan kim?Ben mi yoksa O'mu??!!)

Freilassing, tahta oyma sanatında son nokta
   Hasılı, 9.30 gibi Freilassing'e vardık. Burası çok şirin bir yer, inanılmaz çilek tarlaları var şehrin göbeğinde. Biz vardığımızda uyanık olan bizler, ve kiliseyi ziyaret eden halk dışında kimsecikler yoktu sokaklarda. Sabah çanların değişik melodilerine eşlik eden kuşluk vakti esintisinin içimize işlemesi bütün yorgunluğumuzu alıp götürdü (Sshhh, aslına bakarsanız yorulmadık, ama o kadar yolu bisikletle gelmeyi beceremeyenlere hatta gözünde büyütenlere ayıp olmasın diyerekten). Merkez dedikleri bir cadde var, sizin cadde anlayışınızdan çok farklı sevgili seyirciler. Burada öyle Zara, Vera Moda, yok Esprit felan yok tabiki. Şehirin sokaklarında tur atıp,fotoğraf çekme ve bir dondurma seremonisinden sonra baktık epey vakit geçmiş, öğlen sıcağı bastırmadan memleketin yolunu tutalım. Bu defa Salzach'ın diğer kısmından gidelim dedik, ve az gittik uz gittik ama yol bitmek bilmedi.Ve orman yolundayız, çıkış yok! Sonra karşılarştığımız birine sorduk, sonuç: We were somewhere but where???!!! 
Bayadır lama görmemiştim yahu...
        Önümüze çıkan 4-5 kişiye nasıl Salzburg'a gidebiliriz diyoruz,herkes farklı bir yol anlatıyordu, sonra ormandan çıkışı bulduk ama ne fayda, yol bitti,her yer çimen!! Arkadaş, "geri dönelim" diye ısrar ediyor, bense keçi inadı, "hayır gidelim,bulcaz" diyorum. Sonra uzaktan bir köy gördük, o kadar muhteşem görünüyordu ki, hatta birbirimize espiri yapmaya başladık, "serap bu gerçek değil" felan diye. Köye varmadan yavruların annelerinden emmek için yarış halinde olduğu kocaman bir koyun sürüsünü izledik, romantik dakikalar yani:) Sonra bir de ne görelim biraz ilerde bir gölet,ördekler, nilüferler eh bir de bildiğimiz piknik masası felan vardı. Biraz dinlendikten sonra devam ettik, köy bizim TR'deki köylerden çok çok farklı,zaten burda zenginler köylerde yaşıyorlar. Köyde at çiftliği olan, atların engelli atlama yapması için özel bir alandan tutun lama çiftliğine kadar herşey vardı. Tabii benim dikkatimi çeken diğer bir ayrıntı, Almanya bayrağı, ve kafamda bir ampül: biz hala Almanya'dayız ve kim bilir nerde!!!
Artık bu işin keyfini sürmenin en iyi çare olduğuna karar verdik, köylere uğrayıp ordaki kedilere ineklere,atlara selam verdik bol bol. Yavaş yavaş ısınmakta olan Bavyera bölgesinde karlı Alp dağlarına yansıyan güneş ışınlarının yolumuz üzerindeki ağaçların yeşil yapraklarına bulanıp ebruli olmasının keyfini çıkarmaya başladık. Tabii bu sırada Almanya/Laufen'a varmak üzere olduğumuzu öğrendik, eh durumun vehameti apaçıktı artık derken, geldiğimiz orman yoluna çıktık, ve geldiğimiz yolu aynen geri döndük. Artık saat 15.00 gösteriyordu, ve biz tabana kuvvet modunda Freilassing'e geri dönüyorduk çünkü maalesef Salzburg'a geçmek için bundan başka çaremizin olmadığını öğrendik. Salzburg tabelasını geçerkenki halimiz görülmeye değerdi, çılgınca bağırıyorduk,"Yıhuuuuu,Oowuuuwwww,Salzbuuuurrrgggg,puhahahaawuahha!". Bir pazarı bu kadar yorucu ama bu kadar eğlenceli, ve inatçı geçirmemiştim bayadır, yorgun gönlüme iyi geldi, sizinkine de gelir diye inanıyorum o yüzden feci bir şekilde tavsiye edilir,"tadından öff beaa" diyorum, uzaklarımdaki sevdiklerime "burnumda tütüyorsunuz ya hele de buralarda sizler yanı başımda olmadan geziyorum ya" diyorum "aşk olsun bana" diyorum, olur mu hakkat,aşk olur mu????

  

2 yorum:

  1. :)))) bal gibi biri mesela,akışkan fazla dolapta tutulduğunda şekerlenmeyen türden,değil mi küçük kız...özledim çok çok

    YanıtlaSil