21 Mayıs 2011 Cumartesi

Sıla-i Rahim

Bayadır out of sight takıldım, malumunuz bir memleket ziyareti gerekti ki bu ziyaretin içeriği düğün dernek meseleriydi. Bir kez daha anladım,sağ olsunlar, bir kez daha bu uzaktan gayet şen şakrak görünen manzaraların içerisinde masum gibi görünen ne komploların, ne dedikoduların, ve ne vıdı vıdıların döndüğüne şahit oldum. Unutmamak gerekir ki bunların nerdeyse büyük bir kısmı kadınların ürünü, maalesef, ne çok seviyoruz herşeyi zorlaştırmayı. Yok bu şunu dedi, yok o bunu dedi'lere ne kadar çok yol veriyoruz, bir feminist'imsi olarak cinsiyetime karşı cephe üstüne cephe almalara kadar gidiyordu ki nişan törenimiz mutlu mesut başlayıp sona erdi. Bu tarz geleneksel törenlerin en sevdiğim yanından bahsedeyim size, bizim gibi uzakların adamları için çok pratikleştiriyor hayatı. Uzun zamandır göremediğiniz ve görmek için zaman ayırıp ziyaret etmeniz gereken kim varsa hepsini aynı anda görüp hal hatır sorabiliyorsunuz. Ama en eğlenceli kısmı, erkek ve kız kardeşimle bütün masaları teker teker dolaşıp, "İyi akşamlar, afiyet olsun, eğleniyor musunuz?" ya da "Hoş geldiniz,nasılsınız?"deyip, masalardan ayrılırken birbirimize bakıp surat yapmalar,malum gülümsemekten hepimiz kurbağa dönmüştük.Hayal edin, evet evet hayal edin lütfen, iki yüzü aşkın katılımcının bulunduğu bir salondasınız, bildiğiniz amcalar teyzelerden ziyade öğretim üyeleri, milletvekili, ve iş adamı dernekleri başkanları var. Hareketleriniz otuzbeşbin defa kontrolden geçmeli, ama işte biz kardeşler olarak çatlağın önde gidenleri olunca aynen şu şekil bir sahneyi kameramız zoomluyor: (Masalara yaklaşan üç "gelin kız" kardeşleri, ağızları slow motion kurbağa ağzı gibi yayılıyor, yaklaşır yaklaşmaz içlerinden), "hadi lan ordann wraakkkkk" ama bu dışarıya "nasılsınız" diye çıkıyor, (masadan uzaklaşırken kamera yüz ifadeleri zoomluyor), birbirimize sırıtıyoruz,"ağzımız yoruldu lan" kelimelerini çaktırmadan havalandırıyoruz birbirimizin kulağına, hele de masa da biri yanlış bir şey sorduysa ya da saçma bir ifade kullandıysa (ki genelde o tarz seremonilerde insanlar en garip tavırlarını takınıyor),diğer masaya ulaşana kadar birbirimizin yüzüne bakıp, "Bunun sonra dalgasını geçeriz" anlamında göz kırpmalarımızı paylaşıyoruz. Efendim, yine bu tarz seremonilerin diğer bir avantajı, biz ailecek "göçmenus" türlerinden evrimleştiğimiz için her birimiz uzak uzak diyarlarda yaşamlarımızı sürüyoruz. Ankara'dan on yıldan fazladır gelmeyen dayım, ve yine yıllardır görmediğim İzmir'deki teyzem geldi, iyi de oldu nerdeyse yüzlerini unutacaktım. Onların sayesinde ben yıllardır gezmediğim Gaziantep'imi gezmiş oldum, tekrardan bir Bakırcılar Çarşısı, Almacı Pazarı, Bedesten, Hacı Nacar gibi tarihi camileri ziyaret ettim ve tabi İmam Çağdaş'da güzel bir patlıcan kebabının "anasını ağlattım" (Babamın yemek yemek için kullandığı garip bir metafor:). Şimdi efenim madem böyle ballandıra ballandıra bahsettik, bir kaç resimle kafanızda somutlaştıralım değil mi yani...

Bu maket uçaklara bayıldım...

Meşhuuuuur Truva & Harry Potter yemenicisiymişşşş

efenim,bizim "sucuk" larımız,atomic power!


Bakırcılar Çarşısında böyle antikacılar bizi şöyle bir bilmediğimiz geçmişe götürüyor

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder