19 Ağustos 2011 Cuma

Kelebeğe Bir Öpücük...

      "Ah küçüğüm parmağımı ısırdı, abla ne yazık ne yazık, gözlerinden yaşlar akar pembe yanaklarına, bulutlarda öyledir dökerler pembe kırmızı güller üstüne, parmağına bir öpücük bir öpücük kelebeğim. Bir öpücük kelebeğim..." 10 yaşındaki minik bir kız çocuğunun daha da minik olan erkek kardeşi için yazdığı bu dizeleri görünce ne kadar sevimli, ve ne kadar masum geldi o zamanki "Ben" bana. Kocaman bir kağıda "Kelebeğe Bir Öpücük" başlığı altında sıralanmış bir çoğunun üzeri karalanmış,sonra düzeltilmiş gurbetçi çocuğu dilbilgisi ile aldı başını gidiyor hatalarıyla yazılmış dizeler. Yakında evlenecek olan kızkardeşim sayesinde tekrardan gün yüzüne çıkan fotoğraflar,yazılar ve benim yine onun sayesinde yaklaşık bir senedir önemini,anlamını ne bilim her bir yanını sorguladığım bir kelime: Sevgi!
    Asya'nın "Al Yazmalım"daki içmonoloğu geldi aklıma, klasik ama evet tam bir klasik, hatırlayalım, "Sevgi neydi? Sevgi insan eliydi, sevgi iyilikti, sevgi emekti". Kızkardeşim yani "Küçüğüm", bana hayatım boyunca unutamayacağım bir ders verdi...sshh kendi farkında değil,aramızda kalacak sevgili uzaklarımdakiler. Aslında o daha çok alacağım dersin startını verdi. Genelde ben göçebe kimliğimi o kadar özümsemiş bir yaratığım ki, insanlarla ilişkilerime de bu aksetmiştir. Geçen seneye kadar pek kimse buna meydan okumadı ya da daha çok ben insanların meydan okumalarını pek önemsemedim, sanırım ikincisi daha dürüstçe öne sürülmüş bir sebeb. İşte ikincisi Salzburg'daki bir kaç kişinin bana rahatsızlık verecek şekilde üzerime üzerime gelmeleri ile benim, "Ya kusura bakmayın bu benim fıtratım" diye cevap vermelerim sonucu kafamın bulanmaya başlaması. Çok arkadaşım,dostum,sevenim,sevdiklerim var ama bir yerde bir sorun vardı, unutmuşum "sevgi" tam olarak neydi Zoraida? Kardeşim sevdiğini söylediği gün geliyor aklıma, "Güçlü bir kadın değilsin henüz. Sevgi, zayıflığından dolayı senin için bir kaçış" gibi laflar etmiştim. Hatta abartıp, "Ya neden bu kadar büyütüyorsun, kendini geliştirmek daha önemli değil mi? Sevgi iki hormon salgısı sonucu hissettiğin bir şeyler işte, mantığını kullan sevdiğin adamı al ve kenara koy, ve yoluna devam et. Bu kadar basit". 2,5 sene önce Beylikdüzü'ndeki Görgülü Pastanesi'nde söylenen kocaman laflar!Karşımdakinin ne kadar naif olduğunu düşünürken zavallı ben asıl naif olan kimmiş acaba? Kendimi bir kaç feminist sürtüğün (çok afedersiniz, ama öyleler:) akademik dünyasında dalış yapıyorum diye çok bir akademik, entellektüel, kalburüstü, avant garde felan sanıyor olmalıydım. Yaşasın özgürlük diye sütyen yakmalara kadar giden naif bir düşünce spazmı. Sevgi bana göre işte karşılıklı alış veriş gibiydi, "walla işine gelirse abla" gibi yani. Kapitalist toplumsal düzenin Sevgi'yi içindeki zihniyetiyle homojenize etmeye çalışması, "al gülüm ver gülüm mode"! Sevgi televizyon ekranlarından Somali'de açlıktan ölmekte olan çocuklar için ahh vahh ederken önümüzdeki 4-5 çeşit yemeğin bulunduğu sofraları silip süpürmek,ve "Vay beah, bugün bir oruç daha atlattık" demek kadar gülünç. Sevgi annemin bugün odaya girip ütü masasının üstüne şöyle bir vurup, "İşte alemin kızı bilmem nerenin villalarındaki ailenin oğluyla evlenecek! Siz ne buldunuz?!!". İşte sevgi denen şey, karşılıklı olmalıydı, seviyorsam zengin olmalısın, seviyorsam sen de beni sevmelisin hem de ölümüne, seviyorsam dediklerimi yapmalısın. Anne ve baba sevgisi şöyle bir hal almış, "Istediğimle evlen,istediğimi sev çünkü ben senin iyiliğini istiyorum, ve seni neyin mutlu edeceğini biliyorum". Yani nasıl bir sevgi uğruna bir şeyler,hayatlar,kişilikler,benlikler,yürekler feda ediliyor? Suriye'de kan döken Beşşar Esed'de sevgi kurbanı aslına bakarsanız, "Koltuğumu seviyorum" yok hatta "Halkımı öyle seviyorum ki, onların ne istediklerini ancak ben bilirim, o yüzden bana saygı duymalılar!".
    Valla ne Esed ne o anne-babalar Sevgi'yi temsil ediyor, kim ediyormuş biliyor musunuz? Hani şu 10 yaşındaki küçük kız çocuğu var ya "Kelebeğe Bir Öpücük" mısralarını 2 yaşındaki minicik erkek kardeşinin okuyamıyacağını bile bile yarım yamalak türkçesiyle bembeyaz kağıda Sevgi ile ilmik ilmik döşeyen, işte O. Bir de ablasının sözde mantıkçı,entellektüel, aman da ne bilge sözlerine karşı sevgisine sahip çıkan "Küçüğüm", Kız kardeşim... vesselam....
İzmir/Karabağlar'da Charlie'nin Melekleri (teyzemin eşi bize öyle seslenirdi:) 
Ben kızkardeşimi burda güldürmeye çalışıyormuşum, sizce öylemi?!


oohh, yaramazlık yaparken yakalandık!!!!

Bu kareye hastayım, bebek benim arkamdaki teyze kim????

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder