8 Ağustos 2011 Pazartesi

Seyredipte Seyrangaha Gelirken...Ramazan-ı Şerif Mubarek olsun Can!

    Evet herkesin Ramazan-ı Şerif'i mübarek olsun, inşallah nice nice hayırlara vesile olsun! Bu sene Ramazan benim için çok yorucu geçiyor, tabii ki sıcaklık ayrı bir tartışma konusu, malumunuz Suriye'den gelen hem siyasi hem de iklimsel sıcak hava basıncı Gaziantep'imizi kavuruyor. Bu memleketi çoğu zaman seviyorum, hatta biraz ayrımcılık ve ırkçılık kokabilir ama benim geçenlerde kardeşime söylediğim gibi, "Elhamdülillah Müslümanık, Elhamdülillah Doğu'luyuk".  Coğrafya kitaplarında bizim memleket her ne kadar GüneyDoğu bölgesi olarak belirlenip Doğu'dan koparılmış olsa da bizler bunu asla özümsemedik. Nereye gidersek gidelim, "Antepliyim" dediğimde karşımdakinin cevabı, "Tehooo, de hemşeriyiz, biz de Malatya'lıyız" olduğunda yanımdaki, "Eh ama orası Doğu sizinki Güney Doğu" derse de biz biribirimizi anlarız. Salzburg gibi yemyeşil, tabir-i caizse "very much refined" sosyolojik yapısı olan bir memleketten sonra, çorak, güneşin aman vermeyen sıcaklığı, doğallığın had safhada olduğu ve her yerin toprak tenli insanlarla dolup taştığı Antep sanırım bana ait olduğunu hissettiğim bir yermiş "gibi" geldi. Gerçi ilginç bir durum söz konusu, şimdi efenim bizler aslen Barak'lıyız, bu Horasan'dan göçmüş ve iskan faaliyetleri ile cebren ve hile ile göçebe hayatından koparılıp yerleşik hayata zorlanmış bir topluluk idik. Artık kültürümüz sadece Ezo Gelin hikayelerinde, Kul Mustafa'larda, Dedemoğlu'nda, Barak Havalarında, Mırra'da, Dövmelerimizin çizgilerinde, Oda'larda tıkılıp kaldı. Neyse bu konuyu ilerki bir yazıma ertlemek istiyorum, çünkü bir kaç cümle ile anlatılmaz bir kültürdür Barak. Göçebelik bu Barak'lı kızın kanına o kadar işlemiş ki, Salzburg'dan geldiğimden beri yerimde duramıyorum, yok aslında kimse beni rahat bırakmıyor. Hatta valizimi hep hazır tutuyorum, bir haftada Ankara-Gaziantep-İstanbul arasında mekik dokudum. Dün sabah İstanbul'dan döndüm, ve bugün tekrardan bir başka yolculuk için uygun bilet arıyordum. Borderline Personality Disorder belirtileri göstermek üzereyim sanırsam:) İlginçtir planlarım da hep "gitmek" adına, aslında kaçtığım birşeyler var ama ne demiş o bizim Atalar, "Sırrını söyleme dostuna o da söyler dostuna". O yüzden içime fısıldıyorum sadece usul usul, kimse duymadı, duymasın, duymayacak!!! Ben böyle yolculuk yaparken yoruluyorum ama Kutlu Ramazan ayı, Elhamdülillah orucum eh bir de yolcunun duası kabul olur demiş ya Yaradan, bol bol dua ediyorum inşallah tüm sevdiklerime. Yalnız bir üzüntümü paylaşmak istiyorum, Ramazan Ayı'nın etrafımızı daha çok inceleme, sorgulama,nefisimizle muhasebe etme ayı olması hasebiyle dikkatimi çeken bir durumdan bahsetmek isterim başınızı ağrıtmadan. Acaba Ramazan adına kurulmuş olan o abartılı sofralarımızda çok afedersiniz tıkınırken kaçımız Somali'yi hatırlıyor? Dün ailecek bir davette idik, yemekten sonra çaylarımızı yudumlarken, birden TV'de Somali'deki insanların görüntüleri odadaki havaya bir durgunluk kattı. Herkesin yüzünde bir acıma ifadesi, "Ayy yazık"lar, kanal başka habere geçti ve ne o üzüntülü yüz ifadeleri ne de o durgun hava kalmadı. Ramazan'da açları anlamak için oruç tutan biz "sözde" (Allah affetsin)  müslümanlar, sevabı belirtilmeyecek kadar güzel olan orucu tutmuyoruz da sadece acaba merkepler gibi akşama kadar aç mı oturuyoruz?Inşallah öyle değildir, ama etrafımda sadece ama sadece oruç tutan, yani şu güzelim ayda en azından Namaz'a "Merhaba" demek, Kuran-ı Kerim'le hemdem olmak, aç yatıp kalkan birileri için sadece ah vah etmek değilde onlar için birşeyler yapmak. Birden imam'a bağladım kusura bakmayın, ama konu bende bu akşam iftarda şahit olduğum bir durumdan ötürü. Evde etli yemek pişer bizde daima, ben ve kardeşim eti de etli yemeği de nerdeyse hiç yemeyiz. Yemek tabağımızda hep köşelerde birikmiş et parçaları vardır, hasılı, yine aynı muhabbet 'tabakta birikmiş etler'. Ordan babam, "Somali de ne ekmeği ne suyu olan insanlar var" dedi, şimdi bu cümleyi şöyle algılayabiliriz, "şükret" ama bence problemli bir felsefe. Ben mideyi anasını satayım doldurayım, "Elhamdülillah Ya Rabbi, yiyemeyenler var, onları bak saygıyla anıyoruz" demek gibi geldi. Neyse dostlar, herşeyi eleştirmenin varlığımıza katkısı olduğu kadar zararı olduğunu bildiğim için burda sözü kesip "sükunet" diyorum....Sizlerle tatilimden manzaralar sunmak isterim tabii. Buyrun bakalım...     



Babalar tayfası bağda organik yaşamla ilgilenirken.

Ankara-Kızılay'dan bir kare

AŞTİ'de ilginç bir uyarı levhası

Sultanahmet'te sokak tiyatrosu

Yine Sultanahmet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder