8 Nisan 2011 Cuma

Bavyera'da Çay Molası

Önümüzdeki hafta "Transfer in English Studies" adlı bir konferansta sunumum var,peki ben hazır mıyım?Nerde, içime cin kaçtı,rüyama bile girdi. Cinimin adı: Cincoy:)Onun yüzünden bugün acaba konferansa yakın hasta olsam, ya da yoruma açık olacak türden bir mail atsam diye kafamda kurgular geziniyor,mesela,"Frau ya da Herr bilmem ne, hayati bir mesele yüzünden konferansa katılamıyorum,beni bağışlayınız efenim". Ama işte sorumluluk duygusu yok mu! Cincoy bile laf geçiremiyorsa ben napayım.Neyse Cincoy'un başka etkilerinden bahsedeyim, şimdi dün sözde ders çalışmak için okula Romanistik kütüphanesine takıldım,hee yalan olmasın direk ayaklarım kütüphaneye gitmedi tabi. Cincoy, "Zoraida, kuzum senin bir cappuccino'yu es geçmemem lazım,geçersen alimallah çarpılırsın,yani malum Cincoy'uz şunun şurasında çarparım" diye içime doğru fısıldadı. Ah güneşin aydınlığıyla birlikte içimi ısıtan o sıcacık rüzgar var ya, yok mu o,"Var git" dedim kendime ve gittim sayın okuyucular. Cezayir asıllı Fransız arkadaşım Rachida, Susan bir de İspanyol başka bir doktoralı arkadaşla birlikte kahveleri alıp çimlere doğru yol aldık. Cincoy tabii yaşasınlar, ve tebriklerle hipotalamusumda bayram seyran yapıyordu, hey gidi Cincoy!Bugün değişen bir şey yoktu,ne yaptık peki Cincoy,söyle bakalım,yoo lütfen sen anlat okuyucalarımıza!!
Neyse, bugün de Almanya'nın Bavyera bölgesindeki bir köye gittik,Siegsdorf. Rachida, ve Polonyalı arkadaşım Kasia'yla birlikte Nadine'nin "Tea Time"ına katıldık. Ortam mükemmeldi, ırkçılık en önemli konularımızdan biriydi, malum ortam çok kültürlü bir ortam olunca, ve tabii ortamda ki herkesin bir şekilde ırkçılığa maruz kalmış olması konumuza ekstra zenginlik kattı. Eh ayıp olmasın diye türbana ve natürlich İslam'a yapılan aşırı diskriminatif tepkilerden bahsetmezsek konu eksik olur dedik ve saatlerce felsefik, sosyolojik,politik irdelemelerde bulunduk.Hasılı, günümü sizin gözünüzde daha da somutlaştırmak adına fotoğraf çekmeyi de eksik etmedim. Buyrun:)



Siegsdorf

Nadine'nin kedisi "Julien"

Harry diğer bir kedi,yürüyüş boyunca bizi takip etti,çok şeker değil mi?


Hmm,arkadaşın evinin iç dizaynı çok şekerdi,bir kaç kareyi sizinle paylaşmak adına...
Kütüphanenin sadece bir kısmı!

Cadı fanı olduğu için tavan cadı kuklalarla süslenmiş.
Hmm, başka başka neler vardı derseniz...
Şimdi bu saksıdaki toprak değil, Oreo Cookie Cream("cream" saksının içinde saklı:)

...ve tabii Easter Eggs, köydeki evlerin çoğunun kapısı böyle süslüydü.
İşte böyle sevgili dostlar, Cincoy'la ben huzurlarınızdan çekiliyoruz şimdilik. Geçen ki Brunch'tan sonra ikinci bir buluşmaya daha pazar günü imza atıcaz inşallah, bu defa Çay Partisi! Müsait olan buyursun gelsin:)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder