22 Nisan 2011 Cuma

Ben Müezza, ya siz?

20 Nisan'da Kutlu Doğum Partimiz
   Merhaba, benim adım Müezza,sizinle tanışmış olma ihtimalimiz çok düşük diye inanıyorum,ne de olsa bir sokak kedisiyim. Binlerce kediden sadece bir taneyim. Bana nankör diyorlar. Hatta nankörlük sıfatını taşıyanları benimle bağdaştırıyorlar ya, çok kızıyorum bunu yapan "insan" yaratıklarına. Tek suçum yaratılanı sevmek Yaradan'dan ötürü, sahibim kim unutmuyorum hiç! Dedim ya, ne de olsa bir sokak kedisiyim bir farkla, kaderim bir sokak kedisi olarak sürmedi. Çünkü bu nacizane gözler O'nu gördü, sizin sevmekle övündüğünüz ama gerçekten ne kadar sevdiğinizden şüphe ettiğim Resulu Ekrem (sav). Ondört asır önce Mekke sokaklarının kavurucu sıcaklarından dolayı saklanacak delik ararken nur yüzlü biri gözüme çarptı. Bu insan yığınları arasında zayıf olan görme yetimi zorlayarak onu izledim. Ağır adımlarla ilerliyordu, etrafındakiler ağzından çıkan her bir kelimeyi hafızalarına kazıma adına birbirleriyle yarışıyorlardı sanki. Ay gibi parlak omuzlarına düşen simsiyah saçlar ılık rüzgarın etkisiyle dalgalanıyordu. İnsanlar normalde ilgimi çekmezdi, ki onlarda benimle hiç ilgilenmezdi. Kedi beynimdeki insanlarla ilgili genel profilim şu sahneden ibaretti,"Pissssttt defol nankör kedi" diyen ve ardından acımadan tekmeyi basan "insan". Başımı okşayıp beni doyuran yok değildi, ama nadiren. Hasılı, o gün farklıydı, O farklıydı. Onca ilginin, onca sorunun havada uçuştuğu bir anda o simsiyah gözler beni gördü. Minicik kedi kalbim duracak sandım, "Ya Rahimmmm" diye çığlık atıp kaçtım,hemen ordaki bir evin bahçe duvarının dibine gizlendim. Ürkmüş olmama üzülmüş olmalı ki, o iki Cihan Serveri'nin beni arayan sözlerini işittim. Yeniden kaçmak mı? Kedi yüreğime bir serinlik gelmişti, kalakaldım o duvar dibinde,sonra yalvarmaya başladım içimden, "Ya Hayy, Ya Vedüd...beni ona emanet et, bedenim sokakların eskimiş taşları kadar eskimeye yüz tuttu, kedi ruhum onun gönül bahçesine yerleşmeyi yeğler". Ve işte bir sokak kedisinin bile duasına icabet eden Ya Mucib! Ne güzel gündü o gün, ne güzel bir andı o kollar arasında Mekke sokaklarında Habib'inin mübarek hanesine teşrif etmek!Bir anımı paylaşmak isterim sizinle, bir gün O'nun giysisinin üstünde uyuya kalmıştım, onun yanında olmak benim için büyük lütuftu ve onunla her anı paylaşmalıydım. Uyuya kalmak mı?İşte aşılmaz bir kedi hastalığı, ne severiz oraya buraya yumulmayı, yaratılış efendim yaratılış!Neyse uyuya kaldık, Resul kalkmak ister ama uyku bir tatlıdır onun yanında,inat edip kılımı bile kıpırdatmadım ayıptır söylemesi. Şefkat ve merhamet sultanı beni rahatsız etmemek için kıyafetinin kedi bedenimin kapladığı kısmını kesip işine koyulmak için kalkıp gitti. Gül kokusunu neyseki bırakıp gitmişti,sonra bir gün sadece gül kokusu kaldı ya neyse....haa bir de onun bizlerin ticari alım satımlarımızı yasaklatması! Şimdi akrabalarımı Petshop'larda sergileyip satıyorlarmış, bir de "hayvanseverler" diye kendilerini özellikle adlandıran gruplar/insanlar varmış. Garipsiyorum, ama ne de olsa ben bir kediyim,hatta sokak kedisi!....Tekrar hatırlatayım, ben Müezza, Habib'in gönül bahçesinde bir sokak kedisi(idim), peki ya siz? ..........Doğum günün kutlu olsun Ya Resulullah....



Hz. Peygamber'in ayak izlerinin etrafına dizilmiş mumlar gecemizi dualarımız öyle bir aydınlattı ki...

2 yorum:

  1. offf! bu cok guzel olmus!
    sen mi yazdin zoraida? masaAllah, kalemine kuvvet, kelamina bereket....
    Kucuk kiz bunu cok sevdi...

    YanıtlaSil
  2. teşekürler küçük kız, evet Zoraida kız yazdı bunu,daha doğrusu yazdırıldık:))...falında bu defa O'na yazmak çıktı,kalem durur mu o zaman hiç?...hmm teyzesinin kuzusuna okursun bir gün inşallah:))...özlemle canımcım...

    YanıtlaSil